16 Eylül 2010 Perşembe

Gözünün Yaşına Bakmak

Güneş ışığı rahatsız ediyordu onu, tatlı bir rüyanın verdiği mayhoşluğu, güneş ışığı bozuyordu, onu gerçekliğe doğru sürüklüyordu. Mücadeleyi uzun süre sürdürdü fakat sonunda yenildi ve gözlerini açtı gerçek dünyaya. Güne başlıyordu tekrar. Sıkıcı ve monoton bir gün daha. Yatakta doğruldu, yüzünü yıkamak için tuvalete gitti. Yüzünü yıkamadan önce aynaya bakarken kendisinde bir gariplik olduğunu farketti. Biraz daha yaklaştı aynaya. Gözünde bir gözyaşı vardı ve nefes alıp veriyordu. Hala rüyada olduğunu düşündü; neyse ne! dedi. Ve gözyaşını incelemeye koyuldu, ağzı, burnu, gözü vardı, tatlı tatlı uyuyordu yanağının üzerinde. İçi ısındı gözyaşına. Okşamak istedi, bir şey olur korkusuyla elini yaklaştıramadı.

Gözyaşı esnedi ve gözlerini açtı. Ağlamaya başladı, deli gibi ağlıyordu.Adam ne yapacağını şaşırdı, niye ağlıyordu acaba?! Karnı mı acıkmıştı? Peki ne yerdi bu gözyaşı? O ağladıkça adam daha da üzülüyordu, o kadar üzüldü ki ağlamaya başladı. Gözyaşı, gelen gözyaşlarını yemeğe başladı. Adam tesadüfen gözyaşının ne yediğini öğrenmiş oldu. Ürkütücüydü aslında, gözyaşı gözyaşı yiyordu; insanın insanı yemesi gibi bir şeydi bu. Çok da garipsemedi ürkütücü olan bu durumu.

Karnı doyan gözyaşı, tatlı tatlı gülümsedi. Bu gülümsemeyi görünce mutluluk ve neşe kapladı adamın içini. Adam bu duyguyla sarhoş olmaya başlamışken, gözyaşı acıyla ağlamaya başladı, canı yanıyordu, ölüyor gibiydi. Adam ne yapacağını şaşırdı, gözyaşının ağlamasına çok üzüldü, o da ağladı. Adam ağlar ağlamaz gözyaşı mutlulukla kahkaha atmaya başladı. Adam, gözyaşının mutsuzlukla ve gözyaşıyla yaşadığını anladı. Gözyaşını o kadar çok sevmişti ki ölmesini istemiyordu. O yüzden bir karar verdi, hep üzülecek ve ağlayacaktı. Belki bir rüyaydı bu, ama farketmezdi artık; o gözyaşı mutlulukla kahkaha atmaya devam etmeliydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder